Başbakan Erdoğan’ın kullandığı binalarda dinleme cihazları bulunmasının ardından yaşanan tartışmalar nedense çok çabuk unutuldu… TBMM’deki yasadışı dinleme komisyonunun çalışmalarına da devinim kazandıran bu olayın ardından önce Erdoğan’ın Başbakanlıktaki koruma ordusu dağıtıldı ardından da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nde üst düzey tayin depremi yaşandı… Yani istihbaratın kilit isimleri aniden görevden alındı…
Tüm bu görevden alma operasyonlarına Erdoğan’ın ofisinde ele geçirilen dinleme cihazlarının yol açtığını tüm bürokrasi de siyaset de biliyor. Tartışılan asıl konu, görevden alınanların cemaatle ilişkili olduğu iddiaları…
Son iki yılda Erdoğan ile cemaat arasındaki gerginliğin “dershaneleri kapatırım” tehdidine vardığı bilindiğine göre ve de bu çıkışın ardından cemaat yazarlarının Erdoğan’ı sert biçimde eleştirdiği ortada olduğuna göre, burada sormak lazım;
“Taksim Gezi Parkı’ndaki demokratik çevreci tepkinin ardından polisi son yıllarda görülmemiş biçimde, öfkeyle taarruza geçirenlerin asıl amacı nedir?..”
Son dönemdeki “açılım” tartışmaları nedeniyle, Öcalan posterli PKK eylemlerini bile izlemekle yetinen polisin, olağanüstü müdahale gücüyle şiddete yönlendirilmesinin ardında hangi irade ya da anlaşmazlık var acaba?..
Bu gereksiz ve yetkiyi aşan insanlık dışı sert müdahale yöntemi, yalnızca cemaatle de arası iyi olan İstanbul Valisi’nin pervasızlığı olamaz herhalde!.. Yoksa emniyet içindeki operasyonlara tepki gösteren kesimlerin kışkırtması da mı var?..
Polis içindeki cemaatçi unsurlar, Erdoğan’ı sıkıştırmak için” güvenlik görevlilerini kışkırttı demek ne kadar doğrudur bilemiyorum ama polisin; kırmadan- dökmeden yasal eylem hakkını kullanan gençleri acımasızca dövmesi hatta Hatay’da olduğu gibi öldürmesinin ardında başka nasıl bir psikoloji olabilir ki?..
Evet; Türkiye Barolar Birliği’nin dünkü Aydınlık’ta yayımlanan, “polisle halk birbirine nefretle bakar hale getirilmek üzeredir” şeklindeki duyurusu da zaten çok şey anlatıyordu…
Abdullah Gül ile Erdoğan gerginliği, cemaat ile AKP arasındaki kriz ve emniyet içindeki gruplaşmaların egemenlik çatışması, “Gezi’’ bahanesiyle şiddetli biçimde meydana çıktıysa vay bu ülkenin haline!..
Döneğe, liboşa uygarca dersler!..
Yalnızca AKP ve Meclis’teki muhalefet değil; medya, iş çevreleri, sokaktaki sıradan vatandaş ve hatta her ülkeyi “turuncu devrim’’ zırvasıyla karıştıran ABD ve Avrupa da çok şaşkın…
Erdoğan’ı dergilerine kapak yapan ve neredeyse Atatürk’le kıyaslama pervasızlığına girişen ABD ve Avrupa medyası; Başbakanın ne denli başarılı, çığır açan bir lider olduğu iddiasıyla analiz döşeyen Soros uzantılı merkezler de çok şaşkın…
Televizyonlarda AKP için bir yerlerini yırtan yorumculuk soytarıları, Milli Görüş eskilerinin “ileri demokrasi” safsatasına kanarak 360 derece dönen sahte solcular, dönek liboşlar, işbirlikçi rantçılar ve hep söylerim ya, bizden sandığımız Truva kısrakları da çok şaşkın…
Yalnız şaşkın değiller, korkuyorlar, ürküyorlar, siniyorlar ve kalemleriyle birlikte hizaya da geliyorlar… Artık cumhuriyeti savunan ulusala yurtsever kesimlere her fırsatta yaptıkları gibi “militarist” yaftasını da yapıştıramıyorlar, çünkü ortada yalnızca ülkenin duyarlı gençlik ordusu var!..
Şaşkınlar, ne olup bittiğini anlayamıyorlar… Kitlelerin, zincirin kızgın halkalan gibi yurdun dört bir yanında demokratik tepkilerini en uygar biçimde yansıtmasının derin şaşkınlığını yaşıyorlar…
Varsın yaşasınlar… Gerçeği gördüler… Kendilerine çok uzak olan o şaşırtıcı gerçek, Gezi Parkı’ndaki alevin, Kurtuluş Savaşı’nın çoban ateşleri gibi ülkenin her coğrafyasında aydınlanma meşalesine, uyandırma ışığına döndüğünü gördüler…
Üstelik tüm bunların, TGB gibi kırmadan-dökmeden. yakmadan- yıkmadan yapıldığını görünce solculuklarının, yandaşlıklarının, liboşluklarının, “muhafazakar demokrat” lıklarının ne kader sahte ve yılışık olduğunu da anlayıverdiler…
Sözün özü; yeni jenerasyon çağdaş uygarlık hedefini yaşatmak için her kesime uygarca dersler veriyor… Hem de ne dersler?..
CHP’nin Bakırköy’üne bakın!..
Yok yok, bu kez kimi siyasilerin Gezi Parkı eylemlerini yalnızca “çevreci” gösteriler olarak algılamasına kızmayacağım… Kimilerine göre “Gezi” demek ağaç kesmek diye algılanıyorsa, demek ki Cumhuriyet’in başının kesilmesiyle ilgili kaygılar pek anlaşılamamış!..
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu da bizzat gittiği Taksim’de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “tencere -tava AKP istifa” şeklindeki sloganları duyduğuna göre, Erdoğan’ın, “Gezi” eylemini “iki ağaç kesildi’ye indirgemesi tuzağına düşmemeli…
Bir kez daha yazmak gerekiyor ki; Gezi Parkı’ndaki eylem her ne kadar çevreci bir hareket gibi görünse de, ülkenin başındaki “korku imparatorluğuma yönelik tepkinin dışa vurumudur…
Yani gazi olan “Gezi” de, tıpkı Reyhanlı yalanı, üçüncü köprü tartışmaları ve “iki ayyaş” iğrençliğine yönelik bardağı taşıran son damlalardan biridir…
O yüzden Kılıçdaroğlu’nun “Gezi”yi yeşille savunmaya girişmesi hatta yolsuzluktan yargılanan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen in uyduruk “botanik parkı’nı hükümete örnek göstermesi, bu ilçede yaşayan yüz binlerce insanı da çok şaşırtmıştır…
Bölgedeki yeşil alanları imara açarak katleden, kendi kültür merkezi binasını bile maliyetinin on kat aşağısına satan, sağlık malzemesi satandan sağlıktan sorumlu yönetici yapacak kadar pervasızlaşan Erzen gibi başarısız ve tepki çeken isimler, Kılıçdaroğlu için de CHP için de savunulacak bir yönetici değil ki…
CHP’nin, hizmetleri savunulacak onlarca başarılı belediye başkanı varken Erzen gibilere sarılmak CHP’yi yaralamaktan ileri gitmez ki…
CHP lideri, kaçak yapı cehennemine dönüşen, yeşil alanları katledilen Bakırköy sokaklarını dolaşıversin, on binlerce insanın Erzen ve yönetim anlayışından nasıl nefret ettiğini ve bu yüzden CHP’den neden uzak durduğunu görecektir…
Yani, Erzen’in attığı çamurlar ve komik botanik parkı propagandası, Bakırköy’deki yeşil katliamını da belediyecilik skandallarını da halkın dilindeki vahim şaibeleri de örtmeye yetmez…
Bu köşeye gelen yüzlerce mailden de anlıyoruz ki; CHP yönetimi yol yakınken Erzen gibilerinin yerine halkın sevip saydığı, yepyeni, tertemiz isimler bulursa, partileri için de ülke için de yararlı olacaktır…
Sn. Farac; tesevciye, liboslara, döneklere ve bilimum yagdanliklar ile Erdoğan’ı dergilerine kapak yapan ve neredeyse Atatürk’le kıyaslama pervasızlığına girişen ABD ve Avrupa medyası; Başbakanın ne denli başarılı, çığır açan bir lider olduğu iddiasıyla analiz döşeyen Soros uzantılı merkezler’e bu saatden sonra yapacagimiz tek sey dötümüzle gülmek.